Google

Ben iyiyim de, çevrem kötü...

25 Kasım 2011 Cuma

Sevgili İntihar Mektubu,

Belki bir gün sen de bana yazarsın. Belki de yazmazsın. Belki yazmak istersin ama ben intihar ettiğim için o mektubu asla okuyamam. Belki ben hep yazmanı beklerim intihar etmekten vazgeçip ve sen hiç yazmazsın. Belki de sen yazmazsın, ben de beklemem. Hayat garip bir belirsizlikler yumakı... Değil mi be intihar mektubu?! Bizi nelerin beklediğini asla bilemiyoruk. Önümüzde uzun yıllar var. Sana yazdığım için, belki de benim önümde kısa yıllar olabilir tabii. Ama sana sürekli yazıyorlardır ve bu ilgini cezbettiği için uzun yıllar varlığına devam edeceksindir. Bilemiyorum, içten içe senin için iyi dilekler besliyorum sanırım, umarım hep yaşarsın. Zira açıklama yapmadan intihar edenlerin bıraktığı cevapsız sorular hiç hoşuma gitmiyor. Belki de bir sürü kişinin hayatını kurtarmışsındır. Sana yazarlarken ölmekten vazgeçen kaç kişi olmuştur kim bilir? Ya da farklı bir açıdan bakacak olursak, kaç kişinin son sözlerini okumuşsundur? İşte bunları da bilememek beni daraltıp, delirtiyor! Her şey bu kadar belirsizken yaşamak benim için o kadar zor ki! Tüm bunlar klostrofobimi azdıracak bir ortamda gibi hissettiriyor.
   Bugün bilgisayarımın artık vadesini doldurduğunu öğrendim. Yani düşünsene… o bir daha olmayacak. Sana bu hayati mektubumu bile ondan yazamıyorum. Halbuki keşke o olsaydı. Ne bileyim hep beraber olacağımızı, birlikte ölebileceğimizi düşünmüştüm. Neden eşyalar hep erkenden terk eder bizi? Şimdiye kadar neler yazdım onunla, nelere baktık beraber, neler okuduk, ne filmler izledik, hangi şarkıları dinleyip efkarlandık. Hayatıma girmiş olan herkesten daha eğlenceli ve benim ihtiyaçlarıma kulak vericiydi. Öleceğini hissettiği anlarda acaba hayatımın geri kalanının onsuz nasıl olacağını düşünmüş müdür? Bana bilgece bakışlar atıp “kendine dikkat et çekirge” diye içsel seslenişler yapmış mıdır?
   Eğer teknoloji diye bir şey olmasaydı bizi bir gün terk edecek bu eşyalar üretilmeyecekti ve biz de bu üzüntü, hayal kırıklıkları,sinir ve kederleri yaşamayacaktık fazladan. Keşke şimdiye kadar beni terk eden hiçbir eşyayla hiç tanışmamış olsaydım. Fazladan bir üzüntü yaşamamış olurdum en azından. Onlara ilk sahip olduğum anki mutluluk ayrı bir şey tabii ki. Ama onlar artık olmayınca artan o mutsuzluk…  o acıyı yaşamamak için o mutluluğu hiç yaşamamış olmayı isteyecek kadar mutsuzluk… işte böyle bir duygular silsilesi içindeyim. Bir de hayat, onların yenisini alarak kaldığı yerden devam edince, hayattan daha da soğuyorum. Hiçbir vefa borcu hissetmeden gamsızca hayata devam etmek… ben bunu kabul edip de devam edemiyorum yaşamaya. Belki de onlar da hissediyordur. Her ihtimale karşı biraz daha düşünceli davranmak kimden ne eksiltir ki! Anlam veremediğim bir dünyadayım. İnsanlar çok düşüncesiz ve nezaketsiz. Benden de böyle olmamı bekliyorlar. “Aman, alt tarafı bir eşya!” demelerini engellemek için artık belki de onların da hissediyor olduğu fikrini kendime saklamak zorunda kalıyorum. İnsanlar anlamıyor. Hatta belki de sırf benim gibi insanlara göz dağı vermek için eskimiş bir çamaşır makinesini artık işe yaramaz diye ve muhtemelen onun yerine daha yenisini aldıkları için, içine tuğla atıp çalıştırıp bu acı görüntüleri internette sergileyen teröristler yaşıyor bu dünyada! O kadar sene tüm pisliklerini temizlesin ve sen onu kendi ellerinle öldürüp terk et! Hayattaki her şey çok acımasız. Bir de eski eşyanızı getirin yenisini yüzde bilmem kaç indirimli alın diye kampanya yapıp, eşyaları biraz eskiyince hemen terk etmeye teşvik etmeye çalışan adi insanlar var. Hayata entegre olamamam için her türlü yol deneniyor sanki. Artık tüm hareketlerde bir kasıt hissediyorum.
   Her şeyin en çok öldüğü bir zaman dilimine denk geldim sanırım. Küçüklüğümden beri televizyonda gördüğüm herkesin her sabah uyandığımda ölüm haberini görmek beni yaşanamaz bir dünyada hissettiriyor. Artık her şey çok ölüyor. Sanki eskiden bu kadar ölen şey yoktu. Sadece televizyonda gördüğüm amca ve teyzeler değil; her şey, herkes, herkesin bazı içsel parçaları ve düşünceleri de…
   Her şeyin öldüğü bir yerde zaten daha fazla ne kadar yaşanabilir ki? Son kararımı verdim artık. Sevgili intihar mektubum, intihar etmeme bir miktar daha zaman var. Şartları olgunlaştırmam için bir organizasyon yapmam gerekiyor. Bu zaman dilimi içinde sana bir mektup daha yazabilmeyi istiyorum. Ölmeden önceki son istediğim şey, sana bir mektup daha yazmak. Eğer son mektubumu da yazarsam bu üç olacak biliyorsun değil mi? Umarım sen de detaylara takılan birisindir. Başkalarına bunları anlatmak o kadar zor ve imkansız ki! Kimse hiçbir şeyi söylemeden anlamıyor. Benim anlatmama gerek kalmadan beni anladığını umuyor olmak güzel bir umu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yandex.Metrica