Google

Ben iyiyim de, çevrem kötü...

16 Kasım 2014 Pazar

"Dün sabah seni gördüm. Aklın takılmış yine balıklara"

Ne ilkel evler inşa edebiliyorlar kendilerine ne de teknolojik gelişmelerine fırsat veriliyor hayatları "olta"lanarak. Balıkların alienlarıyız resmen! Her gece birkaçını aralarından alıp, içini açıp tüm iç organlarını çıkarıp, sonra onları yiyiyoruz ve kalan kısımlarını da bir diğer alien türü olan kedileri verip, bu dünyaya ait hiçbir parçalarını bırakmıyoruz. Sanki hiç olmamışlar gibi... 
Dudakları hayatının zorlu şartları yüzünden yer çekimine karşı koyamayan bir ifadeyle hiç gülümseyemeden son buluyor. Ellerimde tuttuğum birkaç ölü balığın yüzündeki o yorgun ifadeyi unutmak... "Boşuna ölmedin balık! Bana türlü faydalar getireceksin." diyorum içimden... Ama türümüz bile aynı değilken, niye bir teselli olsun ki benim için yapacağı iyilik ve hayatını geride bırakmak:S Her neyse işteah... Mor ve ötesi önceden sezmiş ne düşüneceğimi ve dün sabah beni görmüş aklı takık bir şekilde balıklaraaa... Tıpkı diğer günlerde de olduğu gibi...
Küçük bir fanus içinde konuşabilecek veya empati kurabileceği kimse bile yokken, sürekli aynı yerde durmadan dört dönmek, başka bir aktivite olmaksızın... Böyle bir hayat yaşarlarken, onlara beş dakika bile bakmak, onların depresyonunu yaşatıyor insana ve kimine de huzur veriyor bu, şarap kadehlerinin içindelerken, insanların şuh kahkaları ise fon müziğiyken gerilimli mekanlarda... O bu değil de... Şimdi hamsi olaydı iyiydi. Eğer aileden kimse geride kalmazsa bu insafsızlık sayılmaz gibi... Doymam için bir hamsi sülalesi yeterli...


Balık

15 Kasım 2014 Cumartesi

Mevsimsel İvmeleşmeler...

“Sonbahar” veya “kasım” deyince kırık bir hale gelip, hassaslaşıp ibneleşen bünyeler yüzünden sonbahar, sarı veya kahverengi tonlardan, içinde “kasım”, “sonbahar” geçen sevdiğim veya sevmediğim film, müzik ve her türlü zımbırtıdan nefret edip, hayatımın 3-4 ayını sonbaharın başka bir mevsime denk geldiği bir yere göç ederek orada geçirmek istiyorum, sıcak havalardan üstüne işenmiş gibi sıcak veya ılık ve ıslak bir his ve boğuk, boğan, boğucu, nefes kesici bir koku almış hissi yaşayarak tiksinen biri olmama rağmen…
Mevsimsel olayları içselleştirmeyip, duygusallaştırmayıp, kendine mal etmeyip, sloglanlaştırmayıp, sadece bir hava olayı olarak nesnel bir şekilde kabul edebilseniz ne süper olur ha! Sinirden ruh halime uygun şarkı dinleyemiyorum isimleri sonbahar diye mevsim sonbahar olsa da olmasa da!!
Yağmur yağınca duygusala bağlayanlar, kasımda aşkın başka olduğuna kanaat getirmişler, kar yağınca üzerine battaniye örtüp sıcak bir şey içip film izlemek isteyen, sonbaharda yapraklar sararınca ayrı bir bohem moduna, ilkbaharda çiçeklerin ve kaşıntı yumağı polenlerin belirmesiyle depresif bir mutluluğun peşinde ayakları yerden kesilip koşmaya uçmaya meyleden pötürcükler, yazınsa, selülitlerine rağmen vücudunu sergilemeye meyilli ve havada aşk kokusu alan duyuları hassas menopoz fisunların duygu patlamalarından ve koca kıçlar tarafından her mevsimde giyilmeye başlanan taytlardan gına geldi! Bi boku da sevmeyin Allah aşkına yaa… İğrençsiniz!


sonbahar kasım

10 Kasım 2014 Pazartesi

Noi Albinoi

Noi Albinoi


Yavaş ve İzlanda soğuğunu içinize sokan; sanat filmleri yavaşlığından hoşlanmayanların bile bir nebze kabul edilebilir bulacağı hızda olan soğuk bir İzlanda filmidir. Orta yerinde, o an deli saçması gelen ama yine de kafaya kazınan Kierkegaard’ın “Ya/ Ya da” şiiridir aslında film. İki uçlu olan dilemma silsilelerinden oluşan hayatı yavaş ve özümseyerek anlatırken, “Ya izleyin ya da izlemeyin. Ya da her ikisi için de pişman olun.”u da sıkıştırır sanki hissiyat olarak. Yani sıkılmadan izlense bile, arkasında bıraktıkları ne yaparsak yapalım geriye kalan ihtimalin merakı ve hangi seçim daha doğruydu endişesinin sesli söylenişi olduğu için çok da işe gelmez, adında bile bir başa dönüşü anlatan “Noi Albinoi”.

Kalın bir buz tabakası altındaki toprağı bulup, mezar kazmaya çalışan bir ülkedeki insanların ruh hali nasıl olabilirse, sonuna kadar hissettirebilen bir filmdir.
Yandex.Metrica